29 Mayıs 2013 Çarşamba

Mizah yapasım gelmiş!

Bugün günlerden benim için karikatür ile ilgili bir takım lakırdılar etme günüdür. Zora gelince mizaha, karikatüre saran bir bünyem olduğunu herkes bilir...

Bu karikatür nereden çıkmış bir tarihçesine bakalım herşeyden önce...

Evvela karikatür  kuvvetli bir anlatim kudretini gerektirdiği için ince ve önemli bir sanat şubesidir.


Bugünkü anlamiyla karikatürün meydana gelişi rönesans devrine rastlar. Bizde XIV. yüzyilda başlayan karagöz oyunu bir çeşit karikatürdür. Fakat karikatürlerin bulunduğu mizah dergileri ancak XIX yüzyilin sonlarina doğru çıkmaya başlamıştır. Son yillarda da karikatür sanati bizde, dünya ölçüsünde bir gelişme kazanmıştır.
Karikatür, bir insanın veya bir olayın ayrıntılarına girmeksizin, kısa, düşündürücü ve özlü bir fikir vermek veya genellikle güldürmek için bazı özelliklerinin göze çarpıcı bir şekilde resimlendirilmesini içeren bir resim sanatıdır.
Karikatür, özelliği itibarıyla tanınan, bilinen orijinalinden farklıdır. Karikatür, konu olan bir kişinin veya bir olayın dikkati çekici özelliklerini ortaya koyar. Çoğu zaman kişinin bazı özelliklerinin abartılmasını konu eden karikatür, o kişiyi hicvetmek, küçültmek ve onunla alay etmek vasıtası olarak da kullanılmaktadır. Alay etmek, insanların birbirlerini hafife alması, rencide etmesi, onu küçük ve gülünç duruma düşürmesi demektir. Bu hususta Avrupalı filozof Bergson "İnsanlar, yalnız insanları veya insanlarla ilgili olayları gülünçleştirmeyi düşünmüşlerdir."demiştir.
Çok eski devirlerden beri karikatürün yapıldığı bilinmektedir. Pompei ve Herculanın kazılarında, duvar ve vazolarda çeşitli karikatür örneklerine rastlanmıştır. Esas karikatür sanatı, rönesans devrinde başlamıştır. Fakat Champfleury, eskiden yapılan resimleri karikatürden saymamaktadır. Resme konu olan kişilerin özellikleri aydınlatılmadığı için karikatür sayılmaz. Bunlara bürlesk denir.
Taş, tuğla, vazo ve duvar gibi yerlere yapılan karikatür, baskı makinesi bulunup da kitaplar ve gazeteler yayınlanmaya başlayınca daha da gelişti.
18. yüzyılda yaşamış İspanyol ressamı Goya, siyasi karikatürleriyle ün yaptı. Aynı çağda yaşamış İngiliz ressamı William Hogarth'da eserlerinde bu özelliğe çok yer verdi.
Gazeteciliğe karikatürü ilk defa Fransız ressamı Charles Philipon getirdi. Hatta 1831'de paris'te La Caricature Gazetesini kurdu. Ondan sonra İngilizler ve Almanlar da karikatürü gazetecilikte kullanmaya başladı. İngiltere'deki ünlü siyasi mizah dergisi Punch bu çığırın kısa zamanda gelişmesine yol açtı.
Karikatür, kendine özgü sadeliği ve didaktik (öğretici) tarafı sebebiyle herkes tarafından benimsendi. Karikatürde insanları veya tipleri hicivli olarak canlandırma şekli ilk olarak 16. yüzyılda olmuştur. Mesela, Agostino Carracci ve Giovanni Bernini tarafından ele alınmıştır. 16. yüzyılın tanınmış karikatürlerinden birisi, küçük bir el arabasında midesini taşıyan ve bir yandan da kusan bir oburu tasvir eden Alman karikatürüdür.
Siyasi konuları gaye edinen karikatürler, 18. yüzyılda çoğaldı. Luterciliğin ortaya çıkışı İngiltere'de Hannover Hanedanıyla Jakobitler arasında meydana gelen olayları anlatan çizgiler önemli siyasi karikatürler arasında sayılmaktadır. Son zamanlarda milletlerarası karikatürcüler arasında Fransa'da Sempe, Ronald Searle, Guérin ve Effel; İngiltere'de Sir David Low; almanya'da da P. Simmel bilinmektedir. Şair ve edipliklerinin yanında victor hugo ile Alfred de Musset birer karikatürcüydüler.

Tarihi geçmişinden sonra gel gelelim sevdiğim karikatür çalışmalarına, şimdilik açılışı Erdil Yaşaroğlu'dan yapıyorum.
Keyifle tüketiniz((: 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.